Karmati Arman – Habeşli Bilal ve İslam’da Ezan Geleneği
  1. Anasayfa
  2. Köşe Yazıları

Karmati Arman – Habeşli Bilal ve İslam’da Ezan Geleneği

0

Son günlerde ortaya çıkan Türkçe ezan tartışması aslında yüzeysel biçimde devam ediyor. Kimse olayın derinine inmiyor. Yada bilerek inmek istemiyorlar. Andımız meselesinden sonra politik bir salvo ile başlayan bu tartışma, gerçekten siyasilerin konusu mu, din adamlarının konusu mu, yoksa araştırmacı tarihçilerin konusu mu? Yazıyı okuduktan sonra buna siz karar vereceksiniz.

Bir televizyon programında izlediğimiz tartışmada ezanın Türkçe olması gerektiğini savunanla, karşısındaki Arapça olması gerektiğini savunan bile ülkemizin durumunu özetliyor. Aslına bakarsanız arapça olmasını savunan diğerine öyle bir koz veriyor ki. Ne yazık ki Türkçe olmasını gerektiğini savunan da konudan bi haber olduğu için cevap veremiyor. Oysa işte tam da bu yüzden “kendi dilimizde okunması gerekir” demeliydi diye düşündüm o an.

Türkçeyi Savunan: “Yav benim dilim, her şeyde okunsun, Ezan Türkçe okunsun kardeşim, ben anlayım. Şimdi, kardeşim bizim dilimiz belli, vatanımız belli adımız belli, bu milletin adı belli. illa böyle karıştırıp, siz Türkçe’den bu kadar nefret ediyorsunuz ya!” diyor.

Karşısındaki: “Niye nefret edeyim, sen arapçadan nefret ediyorsun. Kuran’ın dilinden nefret ediyorsun.

TS.: Arapça benim dilim değil ki kardeşim. benim dilim türkçe

K.: Allahu Ekberi anlamıyor musun? Ne demek Allahu Ekber? Allah birdir demek (!?) diyor…

….

Konu böyle uzayıp gidiyor. Her tartışma programında olduğu gibi…

Allahu Ekber, Allah birdir demek değil! “Allah En Büyüktür” anlamına gelir. “En büyük”

Aslına bakarsanız “Allah En Büyüktür” cümlesi tevhide terstir. Cümleye dikkat edin, daha dikkatli bakın. Tanrı en büyüktür demiyor. Allah özel bir tanrı ismidir. Allah En büyüktür diyor. Yani bir kıyaslama var. Allahu Ekber, en büyüktür demek, daha büyük demek. Gerçekte bu cümle diğer tanrılarla Allah arasında kıyaslama yapıyor. Yani bir bakıma diğer tanrıları da kabul ediyor.

İslam mezheplerinde ezan tartışmalı konulardan bir tanesidir. Sünnilerin okuduğu ezan ile Şianın ezanı farklıdır. Sünniler ezana, “Ezanı Muhammediye” derken, Şia mezhebi, sünnilerin ezanına “Ömer’in Ezanı” derler. Çünkü ezanı Halife Ömer’in değiştirdiğine inanırlar. İslamda bir çok kaynakta, 2. halife olan Ömer’in ezandaki “Hayya alâ hayri’l amel” kelimesini çiıkartıp, “es-Salâtü hayrün mine’n-nevm” cümlesini yerleştirdiğini yazar. Sonuç olarak, kimi din adamlarına göre, ezanda vahyin bir parçasıdır. Ancak bir çok kişi bu şekilde düşünmez. Ezan sadece bir çağrıdır, duyurudur, ilan etmedir.

Türkiye gibi sünni bir bölgede yaşıyor ve daha önce hiç Caferi ve Şia mezheplerinin olduğu bir toplumun içinde yer almadıysanız, büyük ihtimalle şu ifadeleri ilk kez duyacaksınız:

Şii’ler  ezanda “Eşhedü enne Muhammeden Resulullah” ifadesinden sonra;

“Eşhedü enne emirel müminine Aliyen Veliyullah”

“Eşhedü enne emirel mümininie Aliyen Hacetullah” ifadelerini kullanırlar.

Şimdi sizi Mekke’den daha güneye götürmek istiyoruz. Yolculuğumuz Aksum krallığına. Daha önceki yazılarımızda Arap halkı için yemen ve çevresinin ne kadar önemli olduğundan bahsettiğimizi hatırlayacaksınız.

Masallar ve Gerçekler…

İslamda 5 vakit ezan okunurken aslında hangi gelenek devam ediyor hiç merak ettiniz mi?

Ezan gerçekten islam tarihinde iddia edildiği gibi, ilk defa müslümanların uyguladığı bir ilan etme biçimi mi?

Siyer’de anlatılan klasik islam tarihine göre, “Muhammed, müminleri mescide çağırmak için bir formül arıyordu. Namaz Mekke’de farz kılınmıştı ancak, Medine’ye hicret edilene kadar kendisine biat edenleri ibadete çağırmak için, herhangi bir formül ortaya konulmamıştı. Medine’ye yerleştikten sonra, ilk zamanlarda, mescide adam toplamak için, müminler, sokaklarda, haydi namaza, “Es Selah” diye çağrıda bulunuyorlardı. Muhammed memnun değildi. Namaz farz olmasına rağmen katılım istediği sayılarda olmuyordu. Meclis bir araya toplandı, her türlü yöntem konuşulmaya başlandı.” Düşünün, Peygamber yaşıyor, namaza davet ediyor, ancak, müslümanlar namaza gelmiyor.

“Hristiyanların, şimdiki Çan’a benzeyen, tahtaya vurarak ibadete çağrılma yöntemine sıcak bakılmadı. Yahudilerin “Yon Kippur”da kullandıkları koç veya keçi boynuzundan yapılan boynuzu, yani “şofar” ile çağırma yöntemi red edildi. Medine yahudileri, kendilerini taklit etmekle suçlayabilirlerdi. Mecliste hararetle bu konuyu tartışırlarken, “Ateş yakalım” diyen oldu. “Mecusi adeti” diye red edildi. “Bayrak dikelim” diyen oldu, Reddedildi. Bunun üzerine sahabeden, Abdullah bin Zeyd, Muhammed’e gelerek, rüyasında kendisine ezanın öğretildiğini anlattı. Muhammedin çok hoşuna gitti ve Bilal’e öğretilmesini istedi.”

Neden Bilal? Kimse merak etmez, sesi güzeldi diye geçiştirir…

Bir diğer anlatım Muhemmed’in kendisinin ezanı rüyasında gördüğüdür. Bu anlatıcılar ezanında vahiy olduğunu savunurlar.

Abdullah bin Zeyd’den sonra 2. halife Ömer’de, aynı rüyayı gördüğünü, ama Abdullah bin Zeyd’in kendisinden daha erken davranarak anlattığını söyler.

Klasik İslam Tarihi’ne göre Habeşli Bilal, o bölgede doğmuş bir köleydi, Annesi ve Babası da köle oldukları için, kendisi de o dönem uygulamaları gereği köle sayıldı. Bilal’in annesinin adı Hamame, babasının adı ise Rebah’dır. Peki aslen nereliydi? Adından da belli olduğu gibi Habeş’li evet Etiyopya’lı. Annesi Hamame, Ebrehe’nin Kabe’ye saldırı düzenlediği sene, yani Fil yılında, esir düşen kişilerden biriydi, Bilal’in bir künyesi de İbn-i Hamame’dir. Annesi Hamame’nin Aksum Prenseslerinden biri olduğu da rivayet ediliyor. Yada o savaşa katılan kabile reislerinden birinin karısı.

Şu anda Etiyopya dediğimiz bölge o zaman Habeşistan diye anılıyordu. Aslında yerli halk asla Habeşistan demez. Oranın adı “Aksum Krallığı”dır. Bölgede çok eskiden beri hüküm süren Aksum krallığı kuzey Etiyopya’nın en eski krallıklarından bir tanesidir. Ticari bir rotada olduğu için MS.100’lerden itibaren önemli merkezlerden biri haline gelmiştir.

Bu bölgenin en büyük kralı kendi döneminde hristiyanlığı kabul etti ve “Ebraha” yani “İbrahim” adını aldı. daha sonra onun kurduğu düzen içerisinde hristiyanlık halk arasında da hızla yayılmaya başladı. Fil yılında Kabe’ye saldıran Ebrehe’de Aksum krallığına ait generallerden biridir. Ve Erken dönem monofozit hristiyandır. Bu olayın Muhammed’in doğduğu yıl olduğunu savunanlar olduğu gibi Muhammed’in babası Abdullah doğmadan önce olduğunu iddia edenlerde vardır.

Sonuç olarak Fil olayı eski arap toplumunda övünüle övünüle anlatılan bir olaydı. Ve onlar için bir zaferdi. Takvimlerini hicri takvime kadar bu olay üzerinden oluşturdular. Daha önceki yazılarımızda bahsettiğimiz gibi, Mekke’de ilk dönem zulüm gören müslümanlar ilk hicreti bu bölgeye yapmışlardır ve o dönem Aksum krallığının yöneticisi olan Necaşi’ye sığınmışlardır.

Halife Osman ve eşi Rukiye, Caferi Tayyar, Zübeyir bin El Avvam, Abdurrahman bin Ahv, abdullah bin Mesud, gibi isimler bu sığınmacı kişiler arasındadır. İşte Habeşli Bilal’in annesi, Aksum Krallığına ait bu bölgenin prenseslerinden bir tanesiydi ve Fil yılında Mekke’de esir düşmüşlerdi. Üstelik sadece Bilal ve annesi değil, yine aynı önemde karakterlerde bu anlattığımız Aksum Krallığına mensup kişilerdi. Örneğin Muhammed’e babası Abdullah’dan miras kalan ve kendisine küçüklüğünde dadılık yapan ve daha sonra evlatlığı Zeyd ile evlendirdiği, Ümmü Eymen adlı köle ve Muhammed’in Hatice öldükten sonra ilk evlendiği Sevde’de bu bölgeye mensup kişilerdi. Gerçi Sevde aslen o bölgeden değildi ancak, kocası ile birlikte ilk hicrette Habeşistana göç eden toplulukta bulunuyordu.

Şimdi az önce bahsettiğimiz, adını Ebraha olarak değiştiren ve Hristiyanlığı kabul eden en büyük Aksum Kralının eski adını merak ediyorsunuzdur. Bu Kralın adı; Kral Ezana… Bölgede bir de Etiyopya Ortodoks Tevhid Kilisesi (Ethiopian Orthodox Tewahedo) adında bir kilise vardır. Evet Yanılmadınız, Tewahedo, Amharca dilinde “Tevhid” yani birleme demektir.

Şimdiki Etiyopya bölgesinde Aksum krallığı vardı. Krallığın yükselişi Kral Ezana’nın hükümdarlığı sırasında gerçekleşmiştir. Kral Ezana IV. Yüzyılda vaftiz edildikten sonra “Ebraha” ismini almıştır ve Hristiyanlığı Krallığın resmi Dini ilan etmiştir.

Kral Ezana Aksum Krallığının resmi dininin artık Hristiyanlık olduğunu ve kendi adını Ebrehe olarak değşitirdiğini, tıpkı islamdaki ezan gibi, insan sesiyle ve sürekli olarak halkına ilan etti.

Uzun lafın kısası islam tarihinde anlatıldığı gibi ilk ezanı Habeşli Bilal’in okuması tesadüf yada sesinin güzelliğinden değil. Zaten o geleneği kendi atalarından bildiği içindi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir